top of page

Küçük Prens

  • Yazarın fotoğrafı: Volkan Köse
    Volkan Köse
  • 22 Ara 2020
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 12 Oca 2021

"Ama gözler kör. Yüreğiyle bakmalı insan..."

ree

Antoine de Saint - Exupery tarafından yazılan Küçük Prens 1943 yılında Fransa'da yayınlanmıştır. Bir pilot olan Exupéry, 1935 yılında bir hız rekorunu denerken, uçağıyla Sahra Çölü’nün ortasına düşmüştür. Bu olayın yazara ilham verdiği düşünülmektedir. Yazar modern insanı eleştirirken, hayat denen yolculuğu metaforik anlamda Küçük Prens'in galaksiler arasındaki yolculuğuna benzetir.


Günümüzde 210 ayrı dil ve lehçeye çevrilmiştir. Türkçede en sevdiğim çevirisi ise Tomris Uyar ve Cemal Süreya'nın birlikte yaptığı çevirisidir.


Çocuk kitapları arasında yer alan Küçük Prens'i biraz geç okuyanlardanım ben, 34 yaşında. Geç kalmanın suçluluğunu yaşamama rağmen, tam da büyüklere yakışır bir bilmişlikle söylüyorum ki Küçük Prens sadece küçükler için değildir. O küçükler kadar büyükler için de bir başucu eseridir. Yazar da çocuklardan af dileyerek kitabını bir büyüğe itham etmiştir. Bütün koca "adamlar bir zamanlar çocuktular" diye de eklemiştir.


"Çocukların yetişkinlere karşı daima anlayışlı olmaları gerekir."

Başucu eseridir, başın yani aklın yakınlarında, ucunda olmalıdır. Çünkü yazar, insanın sık sık göz atması ve hatırlaması, aklına yön vermesi gereken binlerce sayfalık yaşam bilgeliğini, gönlünden dökülen sözlerin berraklığıyla yüz sayfada anlatmayı başarmıştır.



Yazar sık sık küçüklerin perspektifi ve diliyle büyükleri eleştirir. Büyükler bir resme baktığında sadece dünyanın ve toplumun gerçekliğiyle, maddi kanunların bakış açısıyla bazen de tek düze anlamlar çıkararak, bu resimdeki bir şapka derler. Bakar ama görmezler. Halbuki küçükler çok daha geniş bir hayal gücü ile sıradanlıktan uzak anlamlar arama uğraşındadırlar.

ree

Arthur Schopenhauer sadece çocuklara özgü saf nesnel ve şiirsel bir bakış açısı olduğunu söyler ve ona göre "Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur."


Küçükler şapkaya benzer bir resim gördüklerinde, bu fil yutmuş bir yılan olabilir derler. Çocuklara yılanın bir fil yutamayacağı ve gözükenin bir şapka olduğu öğretilmelidir. Parayı saymak için rakamlar, toprağın ve üzerindekilerin parayla alınıp satılması, bir yere yetişilmesi için acele etmek, oy vermek, bir iktidarın yönetimi altında olmak, iyi bir vatansever olmak, devletlerin sınırları olduğu, ve gerekirse atom bombası kullanmak hep bunlar küçüklere büyüklerin öğretmesi gereken şeylerdendir.


Yazarımızın uçağı, çöl üzerindeyken bozulur ve güç bela iniş yapmak zorunda kalır. Çölde Küçük Prens ile karşılaşır ve onun öyküsünü, yaşadıklarını, gezegenini, dünyaya ve insana yönelik yorumlarını anlatmaya başlar.


"Asteroid-B-612 hakkındaki bu açıklamaları sadece büyükler için yapıyorum. Onlar şekillerden hoşlanırlar. Onlara yeni tanıştığınız bir arkadaştan bahsetseniz, asla en önemli soruları sormazlar. Size arkadaşınızın sesinin nasıl olduğunu, hangi oyunları tercih ettiğini, ya da kelebek koleksiyonu yapıp yapmadığını hiçbir zaman sormazlar. “ Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Babası kaç lira kazanıyor? “ gibi şeyler sorarlar. Ancak bunları bildiklerinde onu tanımaya başladıklarını düşünürler. Onlara “ Pembe tuğlalardan yapılmış bir ev gördüm, pencerelerinin kenarında sardunyalar, çatısında güvercinler vardı” diyecek olsanız, böyle bir evi hayal edemezler bile. Onlara “ Yüz bin dolar değerinde bir ev gördüm “ demeniz gerekir. O zaman “ Ah, ne kadar güzel bir ev! “ diyeceklerdir. "

Küçük Prens gezegeninde çiçeğini yalnız ve korumasız bırakıp galaksiler arası bir geziye çıkar. Her küçük gezegende farklı kişilik özelliklerini temsil eden bir insan vardır : saplantılı sarhoş, açgözlü zengin işadamı, kendini beğenmiş egoist sanatçı, düşünmeden emirlere mutant uyan işçi, emir vermeye alışmış otoriter kral ve elitist bilimadamı... Bu kişilik özelliklerinin anlamsızlığını ve sahteliğini bize çok güzel anlatır. En sonunda Dünya'ya ulaşır ve insanlarla tanışır. Modern insan eleştirisidir bunlar.


-İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar, sonra ekledi: “Bunca çabaya değse bari...”

Yalnızdır dost edinmek ister. Tilki ile bağ kurar ve arkadaş olur. Tilki ona yaşam bilgeliklerini öğretir.

-"Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." dedi tilki.

Ve en sonunda Küçük Prens çiçeğinin yanına dönmesi gerektiğini anlar ve Dünya yolculuğunu bitirir. Yazarımıza üzülmemesini yolunun uzun olduğunu ve bu bedenin çok ağır olduğunu söyler. Dünya'ya geldiğinde tanıştığı yılanın kendisini ısırmasına izin verir ve bu sayede kendi geldiği yere galaksisine döner. Birçok mitte yılan, ölümü, ruhlar alemindeki yolculuğu temsil eder. Küçük Prensin ölümü insanoğlunun ölümü ile metaforik anlamda bağlantılıdır. Bu ölümden sonraki hayata, madde aleminin haricindeki alemlere bir göndermedir. Bir çok dini kaynakta insanın ruhu Cennetten Tanrı'nın yanından dünyaya gelmiştir. Bedense bu dünyadaki elbisesidir. Küçük Prens'in hikayesi bir bakıma insanoğlunun hikayesi.


Benim için Küçük Prens elinde tuttuğu kılıçla ve apoletli elbisesiyle erdemli, bilge gücü temsil ediyor. Gücü elde etmek için erdemlerinden, ahlakından, değer yargılarından onu prens yapan soyluluğundan hiç ayrılmamış, çiçeği için ağlayabilen bir prens o...


Ne zaman gece gökyüzüne baksak sevgili dostumuzu ve onun erdemlerini hatırlamalıyız.


Alıntılar


-Kelebeklerle dostluk kurmak istediğime göre iki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet. Kelebeklerin güzel olduğu öteden beri söylenir.


-Ben üzgünüm ama onlara yorgunum dedim.

- Gülünü senin için önemli kılan onun için harcadığın zamandır.


-Bilmiyordu ki krallar için dünya çok basittir, onların gözünde herkes uyruktur.


-Eğer bir kral bir generale,” diye örnek gösterirdi, “eğer bir generale bir martı olmasını buyurursam, sözü edilen general de dediğimi yapmazsa, suç onun değil benimdir. Herkesten verebileceği kadarını istemeliyiz. Otorite her şeyden önce sağduyuya dayanmalıdır.


-"...O zaman sen de kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir...”


-Kendini beğenmişler yalnız övgüleri dinler.


-“İnsanların arasında da yalnızlık duyulur,” dedi yılan.


-Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır.


-“Sizin Dünya’da insanlar,” dedi Küçük Prens, “bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar. “Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir.”




Yorumlar


bottom of page